Zeybekler Topluluğunun Genel Yapısı
Genel anlamda “zeybeklik coğrafyası” diyebileceğimiz Batı Anadolu’da haksızlığa boyun eğmeyen ve “yoksul yandaşı savaşçılar” olarak görülen zeybekler, baskıya, haksızlık ve zorbalığa başkaldıran, yani adaletsizliğe “hayır” diyen kişilerdir.Baskı, dizginsiz sömürü ve kuşatılmışlık içerisinde bunalma, koşulların düzeleceğine ilişkin umutların tükenmesi, insanda isyan duygularını körükler ve geliştirir.Kendi deyimleriyle “düşküne elveren” dağlara çıkmak, kendince koşulları yaratanlarla çatışmaya girmek bir tutku haline gelir.Yine kendi deyimleriyle, “dağa düşen ya dağa yaslanır, ya beğe yaslanır.” Zeybek olmaya karar verenler beylere yaslanamayacağına göre, geriye bir tek seçenekleri kalmaktadır: Dağlara yaslanmak… Eski bir atasözünün söylediği gibi “kurt bunalırsa köye iner, kul bunalırsa dağa çıkar” bunun anlamı bir yerde bağından boşanma, geleneksel yaşamın dışına çıkmaktır. Birey zincirlerini kopardıkça eylem çizgisinin yönelimini yüzde yüz doğru belirleyemese bile özgürleşir.Bu anlamda, bir bakıma zeybekler dağ başlarının “özgür yoldaşlar topluluğu”dur. Diğer bir deyimle “zeybekler birliği”ne bir çeşit yoldaşlığa dayanan birliktelikler denilebilir. Bu birliktelik içerisinde yer alanlar sevinç ve tasada ortaktır.Acıları, sıkıntı ve bunalımları hep birlikte göğüslemeye çalışırlar.
Bu bağlamda ortaya çıkan güçlü bir zeybek çetesi 6 kısımdan oluşur.Bunlar:
- Efe,
- Başzeybek ya da başkızan,
- Kızanlar ya da yaygın deyimle zeybekler,
- Yardımcı ya da muavin çeteler,
- Haberci ve istihbarat ağı,
- Yatak ve barınma ağı.
Efe, bir çetenin başı, yani yöneticisidir.Çeteyi tek başına çekip çevirir, yönetir, yönlendirir.Çetede bulunan hiçbir zeybek ve kızan onun bilgisi ve istemi dışında hiçbir eyleme girişemez, ondan habersiz hiçbir iş yapamaz.Efenin söylediği sözün, yürüdüğü yolun dışına çıkılamaz.
Batı Anadolu’da halkın algılamasına göre efe, mertliği herkez tarafından kabul edilmiş, “yerine göre bıçağının ekmeğiyle geçinen ve solumadan ölen kabadayı”dır.Bir kişi birkez efe oldu mu, artık dağları ve isyan yaşamını bırakarak düze inse de, yahut kızanlarını yitirip yalnız kalması sonucu bir başka çeteye girse de yine efedir.Yaşamı boyunca efe olarak kalır, efe olarak anılır ve saygınlık görür.
Başzeybek ise, efenin birinci derecede yardımcısıdır.Çetede efeden sonra gelen insandır.Onun olmadığı yerde çeteyi o yönetir ve yönlendirir.Kızanlar, efeye iletilmesini istedikleri istemlerini, söyleyeceklerini, gereksinim ve sorunlarını başzeybeğe söyler.Başzeybek ise, bu konuları uygun biçimde efeye iletir.Efeler her türlüye sıkıntıya, üzüntüye, baskı ve yıkıma, sabır ve dirençle dayanır.Serini verir, hiçbir zaman sırrını vermez.İçinden geçeni, yaşadığı fırtınaları kimseye sezdirmez.Her zaman, her yerde iradesine hakim olmak zorundadır.Zeybek, efe ve başzeybekten sonra çetenin bütün üyelerine toplum tarafından verilen isimdir.Genel olarak zeybekler, çetenin en etkili, eylemli ve efenin güzenini kazanmış, yardımcılığını üstlenmiş kişilerdir.Sözcüklerde zeybek kavramı genel olarak “efenin buyruğu altında bulunan genç” şeklinde açıklanmaktadır.
Zeybekler, efenin yol gösterciliği doğrultusunda hareket ederler.Efelik töresine göre efeden hiçbir şey soramazlar.Ona akıl vermeye, yol göstermeye kalkışamazlar.Herhangi bir tartışmaya giremezler, hüküm yürütemezler.Bunun tersi bir durum çekişme ve çatışmalara, çetenin bölünüp parçalanmasına yol açar.Törelerine göre efe “öl” dese ölür, “kal” dese kalırlar.
Efenin yol göstericiliği ve buyrukları doğrultusunda hiçbir eylemden çekinmezler.Efenin sözünün üstüne söz, izinin üstüne iz olmaz.Dileğinin ve eyleminin üstüne kimse tartışamaz.Bu durum, zeybekliğin değişmez kuralıdır.Araştırmalara göre bu kuralı bozan bir örneğe rastlanılmamıştır.
Çete içerisinde dışarıdan bakıldığında açık bir şekilde görülmese bile belli bir düzen, belli bir örgütlülük söz konusur.Aşağı yukarı herkezin belirlenmiş bir görevi vardır.Söz gelimi, zeybeklerden biri kalınan yerdeki çevre ve yatma işlerini düzenlemeden; diğeri yeme, içme işleri ile ilgili konulardan; diğeri gözetleme ve keşif işlerinden; bir başkası haber götürüp getirme ve konaklama işlerinden sorumlu olabilir.Bu düzen içerisinde herkez işini aksatmaksızın yerine getirir.
Kızan, çeteye yeni giren ya da başzeybek ve zeybeklerden sonraki çete üyelerine verilen addır.Bunlar hem efenin, hem yeri geldiğinde zeybeklerin yönlendirmesine göre hareket ederler.Çetenin günlük işlerini bunlar görür.Köy, kasaba ve şehirlerle ilişkileri genellikle bunlar yürütürler.Çetenin günlük gereksinimlerini bunlar sağlar.
Efe, bir yere elçi göndereceği zaman kızanlarından uygun birini seçerek gönderir.Kızanların içinde güzel saz çalan, deyiş ve türkü söyleyenler de bulunur.
Zeybekler arasında bağlama ve cura taşımak, türkü çalıp söylemek eski bir zeybek geleneğidir.Dönemin tanıklarına göre, çete halinde dolaşan zeybekler, mutlak olarak sırtlarında 3 telli bağlama taşırlardı.
Dağların bu sergüzeştçi adamları, yaylalarda, yalçın kayalar üstünde bayırlarda, ormanlarda veya dere kenarlarında topluca otururlar; bağlamalarını çalar; oynarlar; eylenirler; kendilerini avundururlardı.Sık sık da türkü düzerlerdi.
Kütahya – Gediz bölgesinden, 19. yüzyılın ünlü efelerinden İslamoğlu’nun da çok güzel cura ve bağlama çaldığı, deyiş ve türküler söylediği bilinmektedir.
Kaynak: Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi – Ali Haydar Avcı